Peynir ♥

Salı, Eylül 30, 2014
Bu aralar günler iş-ev rutininde geçmeye devam ediyor. Hatta pazar gününü (belki de yıllardır ilk defa) hiç evden çıkmadan geçirdik. Çıkalım filan dedik ama hava berbattı, evde sıcacıktı, kah uzandık kah kalktık, kahve içtik, meyve yedik filan derken canımız evi bırakmak istemedi. Kış tembelliği erken geldi bize :) Son günlerin tek değişikliği ise annemlerin yazlıktan gelmesi, bana da akşamları yemeğe gitmek için bir kapı çıktı :) Zaten işten sonra yemek yap, kaldır filan gece oluyor, epeydir sıkılmıştım ki annem zamanında yetişti...
Bu ara ben iş-ev rutinine devam ederken Serhan epey bir iş seyahatine gitti geldi. Yazdan beri Antalya, Mardin, en son Amsterdam. Bana da ordan gelen ganimetleri yemek düşüyor :) Ben eskiden peyniri pek sevmezdim, olsa da yesem, üç beş çeşit alayım da masaya koyayım demek aklımdan geçmezdi. Ta ki evlenene kadar. Ben bir peynir gurmesiyle evlenmişim meğer. Şimdi ben de çok seviyorum soframda çeşitli peynir olsun, gittiğim yerlerden özel peynirler alayım, özellikle yurt dışında markete sadece peynir için girmişliğimiz bile var yani. İşte bu minnoş yuvarlak peynirlerde Serhan'ın son Amsterdam seyahatinden geldi. Orada peyniri hardalla servis ediyorlar biz de yerken öyle yaptık, önce değişik gelsede sonradan çok lezzetli geliyor hardal peynir ikilisi.


Bir de dilimlenmiş ekmeğin üzerine peynir, biraz da zeytinyağı gezdirip fırına atınca da harika oluyor, öyle de yaptım.


Bu arada bayram tatili geliyor, umarım güzel planlar yapıyorsunuzdur. Biz de plan yok evimizde olacağız inşallah. Ben şimdi işe güce dönerken herkese güzel bir hafta diliyorum. Şimdilik hoşçakalınnnn ☺

Deri Ceketlerin Tam Zamanı

Perşembe, Eylül 25, 2014
Güneş pırıl pırıl parlamasa hava resmen sonbahar havası. Sabah evden çıkarken araba 8 dereceyi gösteriyordu. Montlar ceketler artık dolabın önlerine kayarken, açık ayakkabılar kutulara kalktı. Son Sheinside siparişimde isteyip Elçin'e hediye ettiğim montu giymiş kardeşim ve çok yakışmış, kendisine maşallah derken mankenlik yaptığı için teşekkür ediyorum :) Bakalım neyle nasıl kombinlemiş siyah deri montu.

Montu buradan inceleyebilir fiyatını öğrenebilirsiniz. Herkese güzel, güneşli, bol şanslı ve güzel haberler alacağınız bir gün diliyorummmm, hoşçakalınnn :)


İtalyan Pidesi (Foccacia) Nasıl yapılır?

Pazartesi, Eylül 22, 2014
Merhabalar!...Bu ara nerden esti bilmem, ekmeğe taktım. Vakit buldukça evde farklı ekmek tarifleri deniyorum. Bu yazımda da minik ekmekler yapmıştım. En son foccacia dedikleri italyan pidesini denedim, çok lezzetli oldu. Tarifi bu siteden aldım. Bir sürü ekmek tarifi var ve sırayla hoşuma gidenleri denemek istiyorum. Fırında bi beş dakika fazla bıraktığım için benimki nar gibi kızardı ve görüntü olarak bildiğin öz be öz Türk pidesi gibi oldu :) Ama tadına bakınca zeytinyağının farkı hemen bizim pidelerden ayırıyor bu ekmeği. 


Aslında üstü hafif kızarınca alınırsa daha iyi olur. O zaman tarifteki italyan pidesine tam benzer. Ama böyle de harika olmuştu ve yiyenlerin hepsi çok beğendi.



Malzemeler:
3 su bardağı un
1 su bardağı su (oda sıcaklığında)
3/4 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı Pakmaya (kuru)
3 yemek kaşığı oda sıcaklığında süt
3-4 yemek kaşığı zeytinyağı
Üzeri için deniz tuzu, fesleğen, 1 yemek kaşığı zeytinyağı

Önce unu, tuzu ve kuru mayayı yoğurma kabında karıştıralım. Sonra su, zeytinyağı ve sütü ekleyip on dakika yoğuralım. Üstünü kapatıp ılık bir yerde 1-2 saat kadar mayalanmaya bırakalım. Normal şartlar altına hamur iki katına çıkacaktır. Kabaran hamuru hafif unlayarak oval yada dikdörtgen şekil vererek tepsiye yayalım. 30 dakika da tepsi de bırakalım tekrar kabarsın. En son üzerine parmaklarımızla bastırıp oyuklar açalım. Zeytinyağı, fesleğen ve deniz tuzunu üzerine gezdirelim. 230 derecede üstü kızarana dek pişirelim.230 derece benim fırın için biraz yüksek geldi, bir daha ki sefere 210 da pişireceğim. Bir de evde fesleğen yoktu kekik serptim. O da güzel oldu. Çok fazla bekletmeyin fırında, zaten ince hamur olduğu için çabuk pişiyor, öyle fırında bırakıp başka işlere dalmayın :) 

  

 Bakalım bu ekmek merakı daha ne kadar sürecek? Herkese güzel bir hafta diliyorum. Mutfaklarınızdan taze ekmek, kek, kurabiye kokusu eksik olmasın. O koku çookkk mutlu ediyor :)

Püsküllendim

Perşembe, Eylül 18, 2014

Gönül isterdi ki şöyle açık havada güneş ışığında mutlu mesut pozlar vereyim de püsküllü ceketimden öyle bahsedeyim. Ama ne yazık ki artık içeride çekilen fotoğrafla dışarda çekilenin pek bi farkı yok gibi. Hava sabahtan beri kapalı ve yağmurlu. Ama mutsuz değilim, hep yaz olacak değildi ya, şikayet etmek istemiyorum her mevsimin tadını çıkaracağım :) 



Ceketim Sheinside, beğenenler incelemek isteyenler buradan bakabilir. Tshirtüm ise zamanın birinde Dresslily den istediğim sonra da unuttuğum, gelince şaşırdığım bir parça. O kadar geciktirdiler yani, düşünün :) Ben Sheinside siparişlerimden alışkınım 10-12 günde gelmesine, o yüzden bu tshirtü unutmuş gitmişim. Boynumdaki fularım, (buna fular denmiyor aslında di mi) Mardin gezisinde eşime hediye edilmişti hemen el koydum :) Böylece en sevdiğim ikiliyi, siyah beyazı sonuna kadar kullandım :)


Bugün için şükürler olsun, herkese önce sağlık diliyorum. Ayaktaysanız, sağlıklıysanız herşeyi yaparsınız çünkü, gerisi kendiliğinden gelir. Bu arada Evrenden Torpilim Var kitabını okudunuz mu bilmiyorum, olumlama ve çekim yasasıyla ilgili başka kitaplar da okudum ama bunu daha çok sevdim. Önceden çok duymuş ama ilgilenmemiştim. Tesadüfen karşıma çıktı, demek ki şimdi okumam gerekiyormuş. Çok hoşuma gitti, tavsiye ediyorum. 
Görüşene kadar hoşçakalın :)




Kot Ceket

Pazartesi, Eylül 15, 2014
Pazar günü uçuşan yapraklar, rüzgar ve sonunda yağmurla günün kapanışını yaptık. Havanın durumu zaten gözüme pek iç açıcı gelmediğinden tedbirli çıkmıştım. Evet montlu, hırkalı, ceketli günler geldi. Sokaklar artık kalabalık, trafik sıkışık, bunun yanında cafeler, publar, alışveriş merkezleri daha dolu. Yine gidecek gezecek yer yok, biraz gri, biraz zevksiz. İşte Ankaramın önümüzdeki 8-9 ay değişmeyecek sureti...Neyse biz alıştık. Bir gün buradan gideceğimiz hayaliyle dayanıyoruz işte :) Bu arada hafta sonu aktivitesi yine bir gün Tunalı, bir gün Bahçeli şeklinde geçiyor. Aşağıda Bahçelide ara sokakta çektiğimiz fotoğraflar var. Ve yeni kot ceketim...


Kot ceketleri seviyorum. Herşeyle uyuyor çünkü. Sheinside dan son siparişimde üç tane mont istemiştim hatırlarsanız, biri buydu


Bu arada saçlarım harika değil mi :) Evden çıkarken böyle değildi, alışverişde bir tane birşey denedim, bu hale gelmiş, ne yapalım, kader :)


Ceketin detaylı fotoları, ilgilenenler için linki işte burada


Güzel bir hafta dilemeden önce sendromsuz bir pazartesi diliyorum ki iyi bir başlangıç yapalım. Herkese selamlar, sevgiler, öpücükler :)


Evde Ekmek Nasıl Yapılır?

Pazartesi, Eylül 08, 2014

Geçen bayram öncesi Pakmaya'dan bir paket gelmişti. İçinde pudingten, kakaoya, pirinç ununa kadar bir sürü ürün vardı. Tabii ki mayada göndermişler. Pazar günü canım hamur yoğurmak istedi, ekmek yapmaya karar verdim :)  Evde ekmeğimi kendim yapma fikri hep vardı ama nedense mayalı hamur deyince hep poğaça yaptım hiç ekmek denememiştim. Bu ilk oldu, çok hoşumuza gitti.


Pakmayanın kuru mayası ile hamurumu mayaladım. sonra küçük, minik, mis kokulu ekmekler yaptım. Öyle lezzetli oldu ki, zamanım oldukça hep kendim yaparım artık yani, o derece.


Malzemeler:
1,5 su bardağı ılık süt
1 paket Pakmaya (instant kuru)
2 çay kaşığı tuz
2 tatlı kaşığı toz şeker
Un (yaklaşık 3-3,5 bardak)
Yapılışı gayet basit. Yoğurma kabına Pakmaya, tuz ve şekeri koyup üzerine ılık sütü ekleyip iyice karıştırın. Daha sonra yavaş yavaş un ilave ederek yoğurmaya başlayın. Elimizde toparlanana kadar un ilavesiyle yoğurmaya devam edin. Yoğurma işlemi bitip hamur yuvarlak hale gelince üstünü streç film ile kapatıp ılık bir yerde 30-40 dakika mayalanmaya bırakın. Bu süre sonunda hemen hemen iki katı olacak şekilde kabaracaktır. Hamuru alıp tekrar yoğurun ve eğer benim gibi küçük ekmekler yapacaksanız parçalara ayırıp tekrar üstünü kapatıp 10 dk daha bekletin. Süre sonunda unlanmış tezgahta elinizle şekil vererek tepsiye dizin. Şeklini benim gibi yuvarlak yada uzun baget şeklinde yapabilirsiniz. Pişmeden önce tepside 5-10 dakika daha beklerse bir miktar daha kabaracaktır. Fırına atmadan son olarak üzerlerine keskin bıçakla kesik atabilirsiniz. 220 derecelik fırında üstü, yanları kızarana kadar pişirin, bu da yaklaşık 15 dk kadar sürüyor. Fırnının içine ısıya dayanıklı bir kabın içinde su koyarsanız ekmeğinizin kurumasını da önlemiş olursunuz. Sonrada artık sandviç mi yaparsınız, bir tabak çorbanın yanında mı yersiniz bilmem :) Bu ölçülerle hamburger ekmeği büyüklüğünde 8 adet minik ekmek çıktı. Ben bir daha ki seferde iki katı yapıp piştikten sonra dondurucuya atmayı düşünüyorum.  Çok zahmetli birşey değil, canınız evde ekmek istediği bir gün deneyin, seveceksiniz :)


Afiyet olsun, güzel bir hafta diliyorum :)


Sehpa Yenileme-DIY

Perşembe, Eylül 04, 2014
Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı diye bir laf var ya, şimdi tam da o durumdayız. Eski olmasada eski/vintage görünümlü objelere rağbet büyük. Bizimki eski sehpadan, yeni ancak yine eski görünümlü sehpa yapma desek daha doğru olur :) 

Bunun için eski, mümkünse hurda bir sehpaya ihtiyaç var. Hani bir şeye benzemezse kaldırıp atsanda üzülmeyeceğin tür birşey. Gerçi olmazsa bir daha boyarsın, yine atmazsın. Malum bu eskileri de bulmak kolay değil. Eski evlerde ince bacaklı zigonlar var mesela, kullanılmayan böyle bir şey bulabilrseniz harika olur. Onun dışında lazım olan malzemeler; zımpara, ahşap boyası, akrilik boya ve mat sprey vernik. Sonrası biraz doğaçlama, biraz deneme yanılma sanırım. Biz nasıl yaptık? Üstünü kare kare çizip karelerin içini rengarenk boyadık. Sonra renklerin tonu gözümüze biraz fazla canlı, daha doğrusu cart görününce ıslak bezle fazlasını aldık. Böylelikle o soluk renklere kavuştuk. En baştan soft renklere boyarsanız bu adıma gerek kalmaz. Renkleri ve şekli tamamen kendiniz içinizden ne geçiyorsa hoşunuza ne gidiyorsa öyle yapabilirsiniz. Bir de kareleri belirgin olsun diye Tchibo dan aldığımız ahşap yakma aletiyle çizgilerin üstünden geçtik.  Bu alet yoksa koyu renk boyayla karelerin üstünden gidebilirsiniz benzer efekti verecektir. En son kuruduktan sonra zımparayla üstünden hafif hafif geçerek eskitmesini de yaptık. Bu işlem de tamamlanınca üste mat sprey vernik sıkarak sehpamızı tamamladık. 


Hmm valla güzel olmuş, mağazada görsem alır evime koyarım :)
Amaç hem eskilerden yeni birşey yaratmak, hem zevk alacağın şeyle uğraşmak. E sonunda bir de kullanılacak bir şey çıkarsa ortaya en tatlı mutluluk...



Kebap Sevenlere

Çarşamba, Eylül 03, 2014


Kebap diye ölüp bitmeyen, seçme şansım olunca hamburger, deniz ürünleri, uzakdoğu yemeklerinden yana hakkını kullanan ben, proteinden eksik kalmama adına kırmızı etlere doğru hafif manevra yapmış durumdayım. Geçenlerde daha önce gitmediğim bir yere gittik. Elçin'in keşfi onun davetiyle biz de gittik ve Abuzer'in değişik sunumuyla yumuşacık şiş kebabını çok beğendik. Burası ufak masalardan oluşuyor, gidince hemen kalın bir kağıt seriyorlar masanın büyüklüğünde. Sonra yeşillikler, domates, salata ve etsiz çiğköfte geliyor. Bunları masanın üstüne tabaksız şekilde seriyorlar. Servis tabağı da verilmiyor. İçecek olarak ayran istedik bol köpüklü güzel bir ayran geldi.


Etsiz çiğköfteleri çok lezzetliydi, bir porsiyon daha sırf kendim için isteyebilirdim, o kadar çok sevdim. 


Onun arkasından tabak altı lahmacun ve içli köfte geldi. Lahmacun fena değil ancak içli köfte için aynı şeyi söyleyemem, belki o güne has birşeydi bilmiyorum.


Ancaaakk, bunlardan sonra masanın ortasına ince lavaşlarla servis edilen şiş kebaplar gelince, benim kırmızı eti sevmem filan demelerim lafta kaldı. İri iri doğranmış yumuşacık, ağızda dağılan mis gibi bir şiş kebaptı bu. 
Çok sevdim. Adana kebabı için de iyi dediler bilmiyorum, denemek lazım.


Yanında da garnitür olarak közlenmiş biber, domates ve soğan geldi. Tam bir kebap ziyafeti oldu. Daha iyisini yemedim diyemem ama burayı da arada gidilecekler listemize aldım. Tabaksız ve ortaya gelen, genelde elle yenilen, on parmağın işin içine girdiği bu leziz yemek çok hoşumuza gitti. 


Yeri nerde derseniz, ki belki siz keşfedeli yüzyıl olmuştur :) olabilir. Yine de bilmeyenlere söyleyeyim, Kızılay'da İzmir caddesinde. Yan yana orta büyüklükte iki dükkan var aynı isimde, biz bahçesi alt katta olan Abuzer'de yedik. İşte böyle, ilgisini çeken bir denesin.


Bir lezzet mekanı daha paylaşmış olduk böylece. Gideceklere şimdiden afiyet olsun :)

Hoşgeldin Eylül...

Pazartesi, Eylül 01, 2014

Bugün itibariyle yaz resmen bitmiştir. Haa Eylül boyunca yine sıcak havalar olacaktır, yazlıklar hemen kalkmayacaktır ama, öyle veya böyle sonbahar gelmiştir. Edebimizle kabullenip önümüzdeki günlere bakmak lazım. Bizde sabah Serhanla konuştuk mızmızlanmamaya, Eylül ayını da sevmeye karar verdik :) Kendisine bir şans tanıyoruz bu sene...Hafta sonu yine evde olduğumuz tüm süre boyunca balkonu en efektif şekilde kullandık. Ne de olsa son günler. Sabah kahvaltısı balkonda yapıldı, tüm yaz olduğu gibi. Sonra dışarı çıkıldı, eve gelince ilk iş yine balkona kurulup geç saate kadar kalındı. 
Bu kırmızı domatesleri uzun bir süre bulamayacağız değil mi? Domates konservesi zamanı geldi, ama kim, ne zaman ve nasıl yapacak?..Belli değil.



Eylül şerefine bir bardak açık tarçınlı çayımı içiyorum. (Bardaklar LAV ın cupcakeli serisi.)


Yeni mevsimin güzellikler getirmesini temenni ederek haftaya başlıyorum. Şimdilik hoşçakalınnnnnn :)


Blogger tarafından desteklenmektedir.