Prag Seyahati 2. Bölüm

Prag seyahat yazımın ilkini buradan okuyabilirsiniz. En son semt pazarında kalmıştık. Laf yemekten açıldı madem oradan devam edelim. Prag ın geleneksel tatlısı Trdlnik adlı bir hamur işi ve adım başı bu tatlıyı satan dükkanlar var. Mayalı hamuru elleriyle uzun ince bir rulo haline getirip ateşin üzerinde dönen kalın metal spirallere dolayarak pişiriyorlar. Üstüne de şeker ve fındık serpiliyor. Sıcak sıcak yeniyor. İsteyen içinde nutella ya da dondurmayla da alabiliyor. Biz sade yedik. Güzeldi.



Yurtdışında eğer aksilik çıkmazsa Hard Rock kafelere uğramaya çalışıyoruz. Prag da da bu geleneği devam ettirmek istedik. Ve gerçekten burası harikaydı. Tavanda asılı kocaman bir gitar figürü ve onun altına gitarın iz düşümü şeklinde kristal avize bana çok hoş göründü.


Yemekleri de gayet güzeldi. Akşamları ortam çok daha güzel oluyordur kesin biz gündüz gittik pek kimse yoktu.


Şehri köprüleriyle, caddeleri ve meydanlarıyla gezdikten sonra geriye bir tek şey kalıyor; tekne turu.  Ne kadar gezsenizde nehrin üstünden görmediğiniz bir çok şeyi keşfediyor ve harika fotoğraflar çekebiliyorsunuz. Ayrıca tekneyle gezmek de çok zevkli. Tur bir saat sürüyor. Bitişte zamanın ne çabuk geçtiğine şaşırıyor insan. 






Bu arada nehri gezisini yemekli yapmak isterseniz teknenin restoran kısmı da var. Aslında bu da keyfili olabilirdi. Ama zaten bir saat süren bir gezide manzarayı seyretmektense yemek yemek bize cazip gelmedi.


Prag da çok bahsedilen ünlü danseden evleri de kolayca bulduk. Hatta karşımıza çıktı diyelim :) Bir şehri kendi kendinize keşfetmekten daha zevkli birşey yoktur herhalde. İşte bu yüzden turla gitmektense kendimiz gezmeyi tercih ediyoruz. Danseden evler şehrin yeni kısmında. Yeni derken orada da tarihi bina çok ancak Praha1 denilen eski şehire göre burası daha yeni. Danseden iki partneri temsil ettiği için "Fred ve Ginger" diye adlandırılan bu yapı tarihi binaların arasında hemen göze çarpıyor. Bir diğer adı da "Sarhoş Ev" miş.


Ve güzel kapılar serisine bir kapı daha ekliyorum.


Nehir kenarından yaya olarak yürürken oraya demirlemiş büyük tekneleri görebilirsiniz. Bunlardan bazıları Boat Hotel. Bebek olmasa boat hotellerde kalmayı çok isterdim değişik bir tecrübe olurdu. Ancak gelmeden önce bizim için uygun olmaz diye düşündük. 


Sabahtan akşama kadar yaya olarak gezmek kolay değil, arada ufak molalar vermek lazım yoksa iş zor. Ben de burada bir minik ara vermişim.


Trafik sorunu olmayan bir şehir. Korna sesi yok, yola çıktığınızı gören araç sürücüleri metrelerce ötenizde durup geçmenizi bekliyor. Bunun için çok mu ileri bir medeniyet seviyesi gerekiyor bilemiyorum! Bence biraz insan olmak yeter...




Dönüp dolaşıp sonunda uğrayacağınız yer Old Town Square (eski şehir meydanı) oluyor. Burası bakmaya doyamadığım noktalardan biri oldu. Bu meydanda müzisyenler ve dansçılar eksik olmuyor.



Ve işte Prag deyince ilk aklıma gelenlerden, en sevdiğim karelerden biri, gerçekten masallardan fırlamış gibi değil mi?


Prag da şu gördüğünüz domuz çevirme pek revaçta. Bizim domuzdan ziyade pişiren bayanın şıklığı ilgimizi çekti. Pek çok tursit bizim gibi boy boy fotoğraflarını çekti bu bayanın.



Acıkıp da ayak üstü atıştırmak için porsiyonluk meyvelerin tadı da görüntüsü kadar güzel. Markette olsun, sokakta olsun, pazarda olsun satılan hiç bir meyvenin içinde ezik ya da çürük yok, bir tane bile. Yeme içme konusunda çeşit bol demiştim, fiyatlarda diğer Avrupa şehirlerine kıyasla uygun. Meyveler 49 kron yani 5 tl civarı.


Bir de harika hediyelik eşya satan dükkanlar var. Alınabilecek en güzel hatıra ya da hediyelik şey kukla. Ya da matruşka. Bu dükkanların çoğunun içinde fotoğraf çekimine maalesef izin vermiyorlar.


ikinci bölümü de böyle bitirelim...






1 yorum:

Yorumlarınızı benimle paylaşmak ister misiniz?

Blogger tarafından desteklenmektedir.