uzakdoğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uzakdoğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bangkok-Son Notlar

Perşembe, Temmuz 19, 2012
Şimdiye kadar anlattığım merkezi yerlerde, en güzel caddelerde, en büyük alışveriş merkezlerinde yaptıklarımız gördüklerimizdi. Ama tabii ki şehir bundan ibaret değildi :) Bunu en iyi kanal turunda anladım. İkimiz nehir kenarına gidip kano kiraladık motorlu kano diyorum başka bir adı var mı bilmiyorum. Bununla nehirde 1,5 saatlik bir tur yaptık. Arada bir yerde indirdiler minyatür bir hayvanat bahçesinde snake show izledik. Adamlar yılanlarla kanka olmuş kobra; piton demeden oyun oynuyorlar resmen, sende oturup izliyorsun. Şans getirir diye kobra yılanını ellettiler, onu da yaptım yani. Aşağıda yalandan korktuğu kadar yılandan korkmayan kocam, boynunda piton pakize :)


Nehir suyu resmen çamur gibi ancak içinde koca koca balıklar var...Kenarda sağlı sollu evler, bir odalı, ahşaptan, sefalet akıyor resmen. Evlerin temeli yok, tahta direklerle nehrin üzerine yapmışlar, merdivenler var onunla suya inip çamaşır, bulaşık su gerektiren her işlerini hallediyorlar. Balık tutuyorlar, Allahtan balık bol dedim kendi kendime. Nehir boyunca bütün evler fakir evi değil tabi arada çok büyük hatta yalı benzeri yapılar da var ama geneli berbat...






İşte böyle uzakdoğu macerasını bitirdik. Ben hiç aklımda olmayan bir seyahatten çok güzel anılarla döndüm. Gerçekten görülmeye değer olduğunu üstüne basarak söylerim. Aklıma son gelenler rengarenk taksiler, tuk tuk denen üç tekerli yerel taşıtlar, havaalanında görmeye başladığımız şehrin her yerinde gördüğümüz muhteşem orkideler, azman bitkiler...Ortaya karışık birkaç fotoğraf daha yapayım bitireyim dahası da var ama  onu da gidip görün artık :)





Balayı Günlüğü, Bangkok...

Çarşamba, Temmuz 18, 2012
Phuket te dört gün geçirdikten sonra Bangkok a dönüş için biraz isteksizdim ama gezip dolaştıkça yanıldığımı gördüm burası kalabalık, renk cümbüşü, ışıklı, hareketli tam bir metropol. 14 milyon nüfus var, her yer insan, araba ve motor dolu. Otelimiz Amari Hotel merkeze yürüyüş mesafesinde, güzel bir şehir oteliydi. Sokaklar gece gündüz dolu, metro hep tıklım tıklım, taksi zor bulunuyor, bulsan da adamlar keyfine göre ya alıyor ya almıyor...Tezatlar memleketi orası, gökdelenler uzayıp giderken, lüks AVM lerin önünde bizim kokoreççiler gibi sokak satıcıları var. Caddede porshceler de var kaldırımlar da tavşan boyunda fareler de :) Metroda, sokakta, çarşıda insanların çoğunun elinde Iphone yada b.berry var. Hatta bir AVM de metrelerce kuyruk gördük merak edip baktık, bizim paramızla 500-600 TL lik çantaları alabilmek için kuyruğa girmişler, mağazadan çıkanın elinde birer ikişer çanta...Ve bunların içinde bir sürü okul formalı kız vardı, bildiğin öğrenci...Yani zengini zengin fakiri de tam fakir. Girdiğimiz büyük marketlerde satılan herşey meyve, sebze, balık, et, sandviç ne varsa hepsi birinci sınıf. Rafları düzenli ve herşey pırıl pırıldı. Tüm paramızı yatırıp ev alışverişi yapabilirdik yani o derece gözümüz döndü. Ama mecburen sadece taşıyabileceğimiz kadar sos aldık değişik değişik, bir de noodle. Aşağıda Siyam Center denen alışveriş merkezinin logosu ve oranın içinde balmumu bile olsa birlikte poz verirken mutlu olduğum Tom Cruise la fotomuz:)



Balayına nereye gittiniz sorusunu soran ve Tayland cevabı alan herkesin istisnasız ikinci sorusu "orda ne yedin" oluyor. Hatta bana giderken yanına kraker, sandviç filan götür diyen bile oldu, Allahtan ciddiye almamışım :) Benim gördüğüm kadarıyla sınırsız deniz ürünü, envai tavuk çeşidi, meyve sebzenin de en alası var. Tatlı, dondurma, pasta filan saymıyorum bile. Yani aç kalınacak bir yer değil, kedi, köpek, börtü böcek yiyeni de satanı da görmedim...Bizim menüye bir örnek vermek gerekirse:


Daha sonra bir akşam Seafood Market diye bir yere gittik. Balığını, kalamarını, midyeni, salata malzemeni, sebzeni alıp restoranda garsona veriyorsun sen nasıl istiyorsan pişirip getiriyorlar. Orda yediğim herşey inanılmaz lezzetli ve tazeydi:




Gece gezmek çok daha zevkli çünkü hava karardıktan sonra her yer ışıl ışıl. Sokaklar caddeler gece bambaşka bir havaya giriyor. Gece hayatı çok hızlı, barların önü içeri müşteri çekmek isteyen seksi kostümlü kızlarla dolu. Bu barlarda bilumum showlar var ki bunların detayını yazmak bu blogun konseptine pek uymuyor o yüzden geçiyorum :) Nereye bakacağını şaşırıyorsun. Gay ve travesti o kadar çok ki, hatta erkekten fazla gördüm diyebilirim. Travesti deyip geçmeyin sadece boyu uzun ve iri olmasından anlaşılıyor yoksa içlerinde acaip güzelleri var. İşin alışveriş kısmı için Pat Pong gece pazarı var. Ama burası bizdeki pazarlardan farksız vasat bir sokak. Esas daha farklı ve güzel kıyafetler, aksesuarlar, çantaları Sukhumvit denen caddenin bir yerinde gördük ki bu da son gündü paramızın hepsini harcamıştık :) Bildiğiniz semt pazarları var burda da koku faktörünü saymazsak herşey son derece temiz, düzenli görünüyordu market gibiydi nerdeyse. Bir de Buda tapınaklarına koymak için canlı çiçek satılıyor pazarda en çok o hoşuma gitti, en altta ki fotoda çektik:





Burada dini inanç yok, Budizm e inanıyorlar. Tapınaklar var Buda ya dualar ediyorlar. Her köşede bir Buda var ve önünde yiyip içmesi için bırakılmış kola, soda, su şişeleri :) Aşağıda Buda tapınakları, en sonda yatan Buda heykeli var, 5 ton altından yapılmış:





Son gün ünlü Thai masajını yaptırdık. Kalkınca pestil gibi olurum dedim ama ceset gibi yattığım yerden zımba gibi kalktım :) Bir ara kız üstüme öyle bir abandı ki burdan sağlam çıkamayız dedim. Ama işi biliyorlarmış, bir saat boyunca başka alemlere gittim geldim :) Çok nezih bir yerdi bizim gitiğimiz masaj salonu. Ancak dikkat etmek lazım iyi seçmek lazım çünkü adım başı masaj salonu var. Sizde giderseniz biraz fazla verin adam gibi bir yerde yaptırın derim. Ki aradaki fark 100 baht (6 TL) bu gittiğimiz yer bariz kaliteli bir yerdi. Anlatacak çok şey var, lakin hepsini yazmak zor. Şehrin ikinci yüzünü sonraki yazıma bırakıyorum...




Balayı sonrası ilk iş günü...

Pazartesi, Temmuz 09, 2012
Evet balayı bitti. Yıllarca aklımızdan çıkmayacak anlarla geçen uzakdoğu macerasını bitirdik. Tur dönüşü önce İstanbul, sonra arabamızla Ankara ya eve geldik. İnsan biraz bile özlemez mi ya? Hiç özlememişim, kardeşim de olmasa hiç gelmeyebilirim Ankara ya :)
Gelelim tatil detaylarına...Ben bu zamana kadar avrupa harici bir yere gitmedim. Bu seyahatte anladım ki eşimin dediği gibi uzakdoğu ayrı bir dünya. İnsanlar, hava, bitkiler çiçekler, yemek, kültür, inanç herşey farklı. Tayland mutlaka görülmesi gereken bir memleket, o havayı solumak gerek çok değişik gerçekten. Biz ilk 4 gün Phuket, sonraki 3 gün Bangkok daydık. Phuket, bizim Kıbrıs gibi bir ada ama okyanusta. Beyaz kumlar, dev palmiyeler, orkideler, muhteşem yeşillik içinde bir ada. Bangkok ise Tayland ın başkenti. Gece hayatı malum. Hepsini yazacağım detaylı. Ancak bugün ilk iş günüm döndüğümden beri. İşler tahmin ettiğim kadar birikmiş olmasa bile malum biraz çalışmak gerek 15 günden sonra :) Burada da hamam ve tas aynı. Bir değişiklik olsun artık benim için lütfen. Neyse iş güç mevzuları bitmez. Ben artık işe döneyim, en kısa zamanda da seyahat notlarına başlayayım. Fotoğraf konusu biraz karışık, çünkü Phukette motorsikletimize çarpıp fotoğraf makinamızı çaldılar. Motordan yere uçtuk. Balayında kim vurduya gidecektik nerdeyse :) Allah şükür ki sadece makina gitti, biz ucuz atlattık kimseye birşey olmadı. Şoku da çabuk atlattık balayına kaldığımız yerden devam ettik. Bu sebepten ötürü ekleyeceğim fotolar eşimin blackberry si ile çekilmiş telefon fotoları
:( Hiç yoktan iyidir...

http://ebrueliacik.blogspot.com/

 
Blogger tarafından desteklenmektedir.