Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

New York Vol:2

Çarşamba, Kasım 20, 2013
Bu son yazımla beraber Amerika notlarımı tamamlıyorum. Dört ayrı şehir olunca yazması, toparlaması, fotoğraf ayarlaması, düzenlemesi epey uğraştırdı. Özensiz ve üstünkörü geçmek istemedim umarım beğenirsiniz.
Yapmadan gelmeyin listelerinin vazgeçilmezi Brooklyn köprüsünden yaya olarak karşıya geçme işi de son güne kaldı. Sabah erkenden kalkıp köprüye yürüdük ve karşıya geçtik. Köprünün üzerine yürüyüş ve bisiklet yolu yapmışlar yayalar bu yolu kullanıp karşıya geçebiliyor. Yaklaşık yarım saat sürüyor. İlk fotoğraf Brooklyn köprüsünden çekilmiş Manhattan köprüsü:


Burası köprünün tam üstü, o kadar yorgundum ki bank buldukça oturdum.




Köprünün demirlerine kilitler asılmıştı üzerinde isimler yazan. Biz de kilit yoktu, ama eksik kalmayalım dedik köprüye ismimizi yazdık binlerce ismin arasında biz de varız artık :) 


New York da çok fazla müze var görülmesi gereken ama müze hakkımızı İntrepid adlı hava ve deniz müzesinden yana kullandık. Burayı Serhan çok istiyordu, kendisi teorikte bir uçağı kullanabilecek kadar bu konulara ilgili ve hayali burayı görmekti, ordaki tüm uçakların modellerini filan ezbere biliyordu o anlattı ben dinledim. Eski uçakları hangara dizmişlerdi. Kapalı hangarda ise uzay mekiği, ilk fırlatılan kapsül filan vardı. 



Bir de denizaltı vardı içini gezdiriyorlardı. Bazı yerleri o kadar dardı ki nefesim sıkıştı. 





Bu da uzay mekiği, uzaya gitmiş gelmiş. Dev bir hangarda sergileniyor. Çok büyük.


Uzaya giden kapsül. İçine girdim gördüğünüz gibi çok klostrofobik.


Burası eşimin özel ilgi alanına girdiği için müzeden çıkışımız 2,5 saat sonra oldu. Benim içinde değişik oldu hiç sıkılmadım, tahminimden daha çok ilgimi çekti. 

Şimdi de otelimize çok yakın olan China Town ve Little Italy ile devam edelim. China Town, Çin mahallesi, zamanında buraya yerleşmişler şu anda semt öyle büyümüş ki pek little filan değil yani. Burada pek temizlik ve düzen yoktu. 



Deniz ürünleri satan bir market:


Yengeçler:


Bunlar ne hiç bilmiyorum. Kurutulmuş deniz yaratıkları olabilir.


Sonunda karnımız acıkınca uzun araştırmalardan sonra temiz bir tane restoranı gözümüze kestirip yemek yedik. 


Menü sebzeli ve tatlı soslu tavuk. İşte bu cidden çok büyük bir porsiyondu :


Little İtaly dedikleri İtalyan mahallesi de aynı yerde. Önce yan yanaymış iki semt, sonradan Çinliler hızla çoğalmış Little Italy, Çin mahallesinin ortasında kalmış. Burada Mulberry caddesi boyunca pizza, makarna üzerine İtalyan restoranları vardı.






Sonrasında sokakları caddeleri turladık bol bol. Financial district, Chrysler binası ve New York borsası önünden geçerken durup fotoğraf çektiğimiz yerlerden. Akşam saatlerinde ise otele döndük. Bavullar hazırdı zaten. Yine metro ve AirTrain ile JFK havaalanına gidiş...Artık herşeyi geride bırakıp Türkiye yolundayız:


Son olarak, yurtdışı seyahatlerimizin esas noktası hep daha fazla yer görebilmek, sokakları gezip şehri yaya keşfetmek, kaldığımız sürece o şehri tam anlamıyla yaşayabilmek olduğundan alışveriş bizim için sonlarda yer alıyor. Özel olarak saatleri günleri ayırmaya gerek duymuyoruz. New York da da aynısını yaptık. Özellikle aramadık. Benim gördüğüm kadarıyla NY da alışveriş için (fiyat açısından uygun) Century21 adlı mağaza ve Woodbury adlı outlet merkezi var. Ben NY da son güne kadar birşey almadım. Bir daha ne zaman gideceğimiz belli olmayan bir yerde mağazalarda çok zaman harcamak istemedim. Vakit kaybı olmasın diye denemeden alınabilecek şeylere göz gezdirdim. Nitekim telefon kabıdır, çantadır, saattir filan o tip şeyleri gezerken gördükçe aldım. Bu arada Century21 i pek sevmedim. Sadece ayakkabı reyonuna baktım, basık bir ortamı vardı. Raflarda genelde 40 numara ayakkabılar vardı belki ondan modeller çok fikir vermedi, numaramı denemek de istemedim. Kılık kıyafet ise zaten hiç bakmadım burada. Century21 in fiyatları karışık, ucuz da var pahalı da var, markaya göre. Woodbury ise benimle hemen hemen aynı dönemde giden tanıdıklarımın bol bol alışveriş yaptığı büyük bir outlet merkezi. Şehre biraz uzak gidiş gelişi 2 satti geçiyor. Orda da gezecekseniz tam günü feda etmek gerekir. Acentalar otobüs ayarlıyor gidiş gelişi onlardan ayarlayabilirsiniz. Bir kişi 35$ diye duydum. Benden bu kadar. Aldıklarımı buraya sıra sıra dizip yazıyı kalabalıklaştırmak istemedim. Kombin yaptıkça, kullandıkça fotoğraflarım diye düşünüyorum. 

Sizlerle paylaşmak ve de arşivlemek adına yazdığım Amerika yazısı bana aynı tatili bir kez daha yaşattı diyebilirim. Bu yüzden blogumu ve sizleri çok seviyorum. Umarım siz de okurken zevk almışsınızdır, bilgi almak için uğrayanların da işine yarar inşallah :)




New York Vol:1

Pazartesi, Kasım 18, 2013
Amerika seyahatimizin son ayağı New York oldu. Burası Tampa, Orlando ve Miami den çok çok farklı. Trafiğiyle, kalabalığıyla, yoğunluğuyla 24 saat uyumayan bir metropol. Dünyanın bir numaralı ticaret ve finans merkezi. Şehir Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx ve Staten Island olarak beşe ayrılmış. Metro 24 saat açık ve sokaklar her saat dolu. Her milletten milyonlarca insana ev sahipliği yapan, iş imkanı veren dünya başkenti burası. Sokaktaki her üç kişiden biri yabancı. Toplamda 170 ayrı dil konuşuluyormuş, tam bir kültür mozaiği.


Zengini zengin ama sokaklarda, metroda o kadar çok evsiz var ki...Uçaktan iner inmez soğuk hava karşıladı bizi. Hemen bavuldan montları çıkardık, ayaz vardı. Shuttle servisle ana istasyon olan Pen Station'a kadar gittik. Burdan metroyla otele geçtik. 


New York da üç gün kaldık bu süreye elimizden geldiğince çok yer sığdırmaya çalıştık. Ancak hakkıyla gezilecekse en az bir hafta kalınmalı. Bundan önce Tampa-Orlando ayağını araba ve navigasyonla geçirdiğimiz, Miami de ise acenta bulup turlarına katıldığımız için haritayla metroyla işimiz olmadı. New York a gelir gelmez hemen bir harita bulduk. Daha doğrusu yaşlı bir adam bize hem yolu tarif etti hem de şehir haritası verdi. Şaşırdık, çok hoşumuza gitti. Ve gidene kadar bu harita elimizden düşmedi en son gün sandıktan çıkmış define haritası gibi parça parça haldeydi . 
Kalacağımız yer Manhattan adası, burası uptown, midtown ve downtown olarak üçe ayrılmış. Biz downtown dedikleri aşağı kısmında, Howard Johnson otelde kaldık. Yine Booking den rezervasyon yaptık. Otel China Town ın içindeymiş rezervasyondan sonra farkettik ama daha iyi oldu. Son gün vakit kıtlığında metroyla uğraşmadan çok yakında olan Little İtaly ve Little China yı rahat rahat gezebildik. Oda güzeldi, temizlik iyiydi, ön büro çalışanları inanılmaz yardımcı oldular. Otel müdürü Çinli bir adamdı her gün bizimle sohbet etti kaldığımız sürece.
İlk gün metroyla 42. caddede inip Times Square e gittik. Rengarenk panolar ışıklı bilboardlardan herkes bilir burayı. Gece ayrı güzel tabii ki. 



Oraya adım atar atmaz bir sürü Türkle karşılaştık. Bizimkileri yükses sesle türkçe ve kimse anlamaz diye argo konuşmalarından hemen farkediyorsunuz :) 




Bu adamla fotoğraf çektirmek isterseniz gitarına üç beş dolar sıkıştırmanız gerekiyor. Daha çılgın pozları da vardı ama bu yeter :)


Derken acıktık Bubba Gump diye bir yere girdik. Bu esnada yorgunluk, uykusuzluk üzerimden akıyor. Burdaki menüde karidesli çok seçenek var. Burger ya da makarna türü yemeklerde dahil seçenek çok.


Biz fish&cips istedik bir de karidesli makarna. İkisi de lezzetliydi.




Buradan sonra yine sokaklarda fotolar filan derken güneş batmaya yakın Empire States'e çıktık 34. caddede yer alan bu binanın 86. katından şehri panaromik olarak izleyip fotoğraf çekebiliyorsunuz. Kişi başı 27$. Epey sıra vardı ama 15 dakika filan sürdü beklememiz. 



Zamanı çok iyi ayarlamışız, yukarı çıktığımızda güneş batmış kızıllığı gökyüzünde, ama şehrin ışıkları da yanmış ışıl ışıldı. Havada zerre bulut yoktu şansımıza ve çok güzel kareler yakaladık. Ama aşağıda bile ayaz olan hava 86. katta nasıl oldu düşünün bir de rüzgar esti elimizde makineyi zor tutuyorduk. 86. kattan NY manzarası böyle oluyormuş:





Orlando-Tampa ve Miami den sonra burası acaip karışık, keşmekeş, gürültülü ve kirli geldi. Hele NY metrosu resmen mağara gibiydi fareler raylarda cirit atıyordu. Her taraf değişik tip adam doluydu. Rafet El Roman ın şarkısı gibi evler karışmış bulutlara. Gökdelenlere bakmak için boynumuz bükük gezdik. 


Bugün yarım günde otele yerleşme, Times Square ve Empire States derken epey efor sarfettik. O kadar yorgun gittik ki otele metroda uyuyup kalabilirdik.
Ertesi gün dinlemiş olarak kalktık, otelde kahvaltıdan hemen sonra özgürlük heykeline bakmak için White Hall dan kalkan Staten Island Ferry tarafından işletilen ücretsiz feribota (ferry) bindik. 






Bu feribotla nehrin karşısına geçiyor bu arada Manhattan adasının gökdelenlerle dolu olan kısmını fotoğraflayabiliyorsunuz. Buranın fotoğrafları en iyi feribottan çekiliyor. İndiğiniz yerde yan taraftan yine feribota binip karşıya başladığınız yere dönebilirsiniz. 

Burdan sonra İkiz kulelerin olduğu yere doğru yollandık. Yolumuzun üzerinde NY un meşhur boğasıyla fotoğrafı unutmadık tabi.



Yıkılan World Trade Center yani ikiz kuleler yerine yapılan  9/11 dedikleri anıt için epey bir kuyruk vardı. Kapıda ise girişin ücretsiz olduğu ancak 5-10 $ bağış yapabileceğimiz yazıyordu. Yani kibarca para ver diyor. Kutunun içi 1$ doluydu, bizde öyle yaptık. Kulelerin yerine dev birer havuz yapılmış. Uzun duvarlarından şelale gibi su akıyor ortada bir delikten aşağı akıyor, sonsuzluğu simgeliyormuş. Havuzun etrafında ölenlerin isimleri vardı. 





Çıkışta 11 Eylülle ilgili tüm olan bitenin anlatıldığı videoların gösterildiği, kitapların, giyim ve aksesuarların satıldığı bir mağaza vardı.
Burada çok vakit harcamadık olay zaten bundan ibaretti, gördük çıktık. Sonra 5. caddeye yürüdük. Burda bulunan Rockefeller centerda isterseniz 70. kata (top of the rock) çıkıp NY manzarasına bakabilirsiniz Empire States e çıktığımız için biz çıkmadık. Rockefeller'da buz pateni sahası, etrafında cafeler filan vardı. Kalabalıktı.




Sonrasında ise yine meşhuuurr Central Park'a gittik. NY şehrinin ciğerleri diyorlar buraya. Şehrin Uptown bölgesindeki bu park o kadar büyük ki tamamını gezemedik. Burası insan eliyle yapılmış, içinde yapay göl bulunan ve her tarafını gezmek için bir günün yetmeyeceği kocaman bir park. İsteyenler bisiklet kiralayabiliyor. Bir de gezinti için at arabaları var onları da kiralayabilirsiniz. 



Mevsim itibariyle ağaçlar sapsarı olmuştu ve her taraf sincap doluydu.







Burdan sonrası caddelerde keşif. Gece çok daha güzel ışıl ışıl şehir. Bu da Trump'ların fakirhane sanırım :)









New York tek postla bitmiyor, çok fazla foto olunca ağır açılıyor ondan dolayı ikinci yazımda alışveriş, deniz ve hava müzesi, Little China ve Little Italy var. Umarım beğenmişsinizdir :)



Blogger tarafından desteklenmektedir.