Viyana Gezi Notları


Merhaba, Viyana seyahati bitti, geldik ama fotoğrafları düzenlemeye ve post hazırlamaya zor vakit buldum. Günde on saat gezmek foto ayıklayıp seyahat yazısı hazırlamaktan kolaymış diyebilirim. İlk yazımla başlıyorum, üç partide bitireceğim inşallah. Benim gözümden Viyana sokaklarını arşınlamaya hazır mısınız? Tamam o zaman, başlayalım ☺ Ama önce ilk hazırlıklardan bahsedeyim. Uçak biletlerimizi tam bir sene önceden aldık, dolayısıyla çok uygun fiyata geldi. Sonra Booking.com dan oteli ayarladık. Ankara-Viyana uçuşu 2 saat sürüyor. İniş yaptıktan sonra otelimize gitmek için CAT denilen treni kullandık. Havaalanından binenleri direk merkeze götürüyor  yol 15 dakika sürdü. Ordan da metroyla tek durak giderek otele ulaştık. Ulaşım konusu inanılmaz rahat. S bahn-U bahn metro hattı ve tramvay şehrin her tarafına gidiyor. Bir şehir haritası alın elinize bir de Viyana card. Bu kartla ulaşım araçlarını belli bir süreliğine ücretsiz kullanıp bazı müzelere indirimli girebiliyorsunuz. Biz de gider gitmez Viyana card aldık.


Otelimiz merkeze yürüyerek 10 dakika, metroyla 1 durak uzaklıkta olan Erzherzhorg  Rainer Hotel di. Burası tarihi bir otel. İçi yenilenmiş ancak dokusu bozulmamış. Odamız orta büyüklükte, tertemiz, çalışanlar kibar, güler yüzlüydü. Genelde avrupa otellerinde ya kahvaltı yoktur ya da iki üç çeşitle geçiştirirler. Burada ise (bizdeki kadar olmasa da) gayet çeşitli ve lezzetli açık büfe kahvaltı vardı. Kahvaltı ve konum oteli seçerken en önemli iki kriter bence. 


Odaya eşyaları attık, kendimizi de sokağa...Hemen hemen bütün binalar tarihi. Nereye baksan eski ve özelliği olan yapı görüyorsun. Her yerde heykeller, anıtlar, tarihi kalıntılar...Stephansplatz ve Karlsplatz buranın en hareketli merkezi yerleri. Bizim otel buraya çok yakın. İşte en cafcaflı yerler, Kartner strasse, Graben strasse ve buradaki sokak çalgıcıları. Sağ üstteki arkadaşların ne çaldığını anlayamadım. Çıkan ses de müziğe pek benzemiyordu. Belki ben anlamadım, bilenler varsa ne olduğunu cehaletimi mazur görsün ☺ Caddede bir sürü Mozart geziniyordu. Büfede sosisli yiyen Mozart, bankta dinlenen Mozart, gelen geçenden sigara dilenen Mozart...hangi çeşidini arasan var.


Bu caddede ünlü markaların butikleri var ve başka bir sürü markaların mağazaları:


Kısa bir turun ardından önümüze Stephansdom katedrali çıktı. Upuzun kulesi olan üzeri oya gibi işlenmiş bir yapı. Biz ordayken, kararmış olan yapının dış yüzeyi temizleniyordu, bitince tamamı aşağıdaki gibi bembeyaz olacakmış. Bu uzun kuleler Viyana kuşatmasından sonra akıncı Türkleri gözetlemek için kullanılıyormuş Avusturyalılar tarafından. Ve bu gözetleme yüzyıllarca sürmüş, epey korkmuşlar Türklerden anladığım kadarıyla :) Bu arada Viyana da yaşayan Türk çok, kalabalığın içinde türkçe sözler duyabilir, adım başı dönerci görebilirsiniz. Gelelim Stephansdom' a:



Stephansdom katedralinin içi de böyle.


Burada adım başı 'blumen' dedikleri çiçekçiler var. Tüm restoran ve kafelerin masalarında mutlaka canlı çiçek var. Ve çiçekçilerin önü hep kalabalık, en çok tercih edilen çiçek ise lale. Bu çiçekçileri her gördüğümde onlarca fotoğraf çektim çok güzellerdi...


Görülecek yerlerden bir diğeri Anker saati. Bu saat iki binayı birbirine bağlayan ufak bir köprü üzerine yapılmış. Maria Theresia ve Joseph Haydn figürleri saati gösteriyor. Gezinirken karşmıza çıktı, saat başı bir atraksiyon olacağını düşünen turistler kamera ile bekliyor. Saat başı sadece figürler hareket ediyor. Haa bu muymuş dedik ama bir saatten ne gibi bir atraksiyon bekliyorduk diye düşünüyorum şimdi ☺ Değişik ve güzel bir eser sonuç olarak.


Yollarda üst segment araç çok fazlaydı, benimse onlardan çok bu araba ilgimi çekti. Pembe cabriosunda oyuncak ayısını gezdiren amca ☺


Viyana deyince ilk akla gelen müzeler, bunlardan biri de Albertina müzesi. Viyana opera binasının arka tarafında. 17. yüzyılda inşa edilmiş bir sanat müzesi. Asıl müzelerin toplandığı yer ise Museum Quartier. Ancak hangi müze ilginizi çeker, fiyatlar nedir, hangilerine gidilir iyice bakmak lazım. Çünkü giriş ücretleri pahalı, her önüne gelen müzeye girmek zor. 
Viyana da pırıl pırıl bakımlı atlı arabalar gördük. Atlar inanılmaz güzel, tertemiz, arabacılar ise şapkalı ve pelerinli. Saatlik kiralayıp gezebiliyorsunuz bu şehir turu sırasında arabacı bilgi veriyor. 



Müze için ilk tercihimizi doğa tarihi müzesinden yana kullandık, sanat tarihi müzesi ile karşılıklı olan bu müzede dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanmış doğal taşlar, fosiller, balıklar, kuşlar, yılanlar, zebralar, dinazorlar ne ararsanız var. 



Müzenin odaları arasında dolaşarak geziyorsunuz her bir oda bir türe ayrılmış. Kiminde karanlık odada akvaryum içinde köpekbalıkları vatozlar, kiminde doldurulmuş zürafa, kiminde de hareket eden ve ses çıkaran maket dinazor var. Envai çeşit kuş, maymun, tilki, balık var. Bu kadar çok canlı türü olduğunu bilmiyorduk gezdikçe şaşırdık. Meteorlardan parçaları inceledik, yanardağ simülasyonu izledik. Müzenin içi okul çocuklarıyla doluydu. Bizden farklı bir anlayışla küçük yaştan itibaren müzelere, sanata, tarihe aşina olarak büyüyorlar. Bizde müze denince sıkıcı, basık bir yer akla gelir. Oysa bu müzede çocuklarda büyüklerde zevk alarak, eğlenerek geziyordu. 


Müzeyi gezmek üç saatten fazla sürdü. Hemen hemen girdiğimiz her bölüm ilgimizi çekti. Yüzlerce fotoğraf çektik. Hayatımda görmediğim ve hiçbir hayvanat bahçesinde göremeyeceğim türleri burda gördüm. Serhanla ikimiz devamlı birbirimizi çağırıp aaa şuna aaa buna bak diye diye saatler geçirdik. İyi ki gitmişiz beklentimizin çok üzerinde, konusunda aşmış bir müze. Burdan sonra yine sokağa döküldük...İşte yine çiçekler, bu sefer rengarenk ortancalar...


Sokaklarda kaybolmak çok zevkli, tesadüfen girdiğimiz bu pasajın şıklığına hayran kaldık.


Bir diğer durak ise Nashmarkt semt pazarı, bildiğimiz pazardan farkı ise camekanlarda değişik mezelerin, envai deniz ürünlerinin satılması ve pazarın içindeki cafe-restoranlar. Burası öğle saatlerinden itibaren canlanmaya başlıyor. Özel yapım peynirler, sirkeler, turşular ne ararsanız var.



Buradaki sebze meyvelerin hepsi gayet muntazam dizilmiş, pırıl pırıl ve gayet iştah açıcı görünüyordu.


Zeyinlerden bademli olan çok lezzetliydi. Fiyatlar inanılmaz pahalı 100 gramı 2,60 € yani kilosu 80 tl civarında ☺

Bu rengarenk tezgaha bayıldım çekmesem olmazdı.


Nashmarkt' da Nord See adlı deniz ürünleri satan restoranda karnınızı doyurabilirsiniz. Berlin' de keşfetmiş ve çok sevmiştik. Aynı lezzeti burda da bulduk. Balık ve karidesli meze yedik, çok tazeydi. Yeme içmeden laf açılmışken buranın iki ünlü tatlısı var biri sacher torte adında çikolata kaplı kek, diğeri apfelstrudel denen elmalı tarçınlı ve sıcak servis edilen bir tatlı. Biz Castelletto diye bir pastanede yedik sacher çok güzeldi diğeri ise elmalı tatlıları sevmeme rağmen benim tarzım değildi. Aslında sacher için tavsiye edilen yer Cafe Sacher, Sacher Hotel in altında. Biz de not ettik ama nasılsa vaktimiz çok yarın gideriz ertesi gün gideriz derken tatil bitti ☺ Farklı yerlerde yedik ama orası kısmet olmadı.




Eveeet ilk parti böyle. Nasıl, sevdiniz mi peki benim gözümden Viyana yı? Uzun gelmemiştir ve severek okumuşsunuzdur umarım. İkinci yazıda görüşene kadar hoşçakalınnnnn ☺



9 yorum:

  1. Hoşgeldin Ebru safalar getirdin.Gözüm gönlüm açıldı.Ne güzel bir pos omuş bu.E tabi malzeme sağlam:)) '' VİYANA SEYYAHATİ'' bizim gibi dik keçeyi,yapıştır çiçeçekleri değil:)
    Her şey çook güzel.Tarihi binalar, müzeler,o atmosfer.....Ama bana soracak olursan da yine de ençok sacher dediğin tatlıya,bir de o rengarenk biberlere bittim.İyi ki onlarıda çekmeyi de ihmal etmemişsin.
    Diğer postu merakla bekliyorum,sevgilerr....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol teşekkür ederim hoşbulduk, valla blogumu çok özlemişim, dikme biçme işlerini de öyle :) Beğenmene ve güzel yorumuna çooookk teşekkür ederim...

      Sil
  2. çok tatlısınız yazılarınız keyifle okuyorum ve hayran kaldım ne güzel vakit yaratıyosunuz gezmek değişik yerler görmek için çocuk yokken bol bol gezin sonra fırsat olmuyo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba çok teşekkür ederim, inşallah dediğin gibi bol bol gezeriz bol bol yazarız :)
      sevgiler...

      Sil
  3. Hangi ayrıntıyı beğendiğimi sorarsan çok uzun sürer yazmak
    hepsi süper
    ama o mozart amca sigara dilenmeyeymiş iyiymiş
    dinazor müzesini gezmek birde o çiçekçilerin önünde saatlerce kalmak o harika ışığı olan pasajda kahve pasta keyfi yapmak isterdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tatlım hepsi güzel detaylardı çakma Mozart hariç :)
      Çiçekler desen böyle mi güzel, taze olur...

      Sil
  4. sevmezmıyım bayıldım bayıdlım..gıdılecekler arasında...harıkaaaa...katetralların durusu tatlılar sokakların mıs gıbı hallerı..nasıl da tarıh kokuyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende senin yazılarını okuyunca çok beğenmiştim :) Devamı geliyor daha bitmedi...

      Sil
  5. Tekrar gidesim ayni yerlere bir daha bakasim geldi. Kalemine saglik gercekten. Sehre gittigimizde cok vakit kaybetmemek ve sehri oykuleriyle ogrenmek icin lokal turk rehbehleri bulduk. Hic bulamiyacagimiz sakli yerleri ve verdikleri tahsiyelerle tatil harika gecti.Gidenlere faydasi olur diye bilgilerini paylastim. http://www.budapestetur.com – Sehir yuruyus turlar harika.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı benimle paylaşmak ister misiniz?

Blogger tarafından desteklenmektedir.