Bir Kemoterapi Hikayesi...

Öncelikle şunu söyleyeyim, kemoterapi sürecimi tam bir yıl önce yaşadım. Ancak neden bu kadar bekledim bilemiyorum yazmak için. Ancak yazabildim diyelim, umarım aynı durumda olanlara yardımcı olur bu satırlar, bilin ki herşey insan için ve herşey geçiyor, sağlam durun. İşte benim hikayem, aynen olduğu gibi yazıyorum....

Kanser olma şoku, ameliyat stresi, ameliyat sonrası ağrılar derken hepsinin sonunda doktorum sonuçların iyi olduğunu, cerrahi sınırlarda kanserin temizlendiğini, yayılma görülmediğini ancak yaşımın genç olması sebebiyle koruyucu amaçlı 4 kür kemoterapi alacağı söyleyince içim kötü oldu. Evet biri küçük diğeri büyük iki ameliyat geçirmiştim, tedavinin büyük kısmını atlatmıştım ama işte bunlardan çok kemoterapi beni korkutuyordu. İstemiyordum!  Eşimin ve yakınlarımın dediği gibi en zorunu atlatmıştım, yayılma yoktu, sadece koruma amaçlı kemoterapi yapılacak ve bitecek gidecekti...Ama ben yine de korkuyordum, istemiyordum, gözümde büyüttükçe büyütüyordum bu kemoterapiyi. Düşünmekten karnıma ağrı girecek kadar takmıştım kafayı kemoterapiye, boş yere.

Okuduğum ve çevremden gördüğüm kadarıyla çok yan etkisi vardı, zor bir süreçti, çok kuvvetli ilaçlar olduğu için bir yandan iyileştirirken bir yandan da insanı halsiz ve zayıf bırakıyordu. Ama mecburdum seçenek yoktu, bu yapılacaktı. İlk seansa iki gün sonra geliyorsun deyince bir korku sardı beni. Ne olacağını bilmemek insanı çok geriyor. Kemoterapi hakkında okuduklarımın çoğu da oldukça sinir bozucuydu. Hatta bir kadın uzun bir yazı yazmış kemoterapi sonrası başına gelenlerle ilgili, aman Allahım iyice sinirim bozuldu. Oysa vücut olarak çok zayıf bir kadınmış, tedavi boyunca paket paket sigara içiyormuş bırakamamış ve kimbilir başka neler vardı etken. Ama işte onu da okuyunca iyice korkmaya başladım. Saçlarımın dökülecek olması ise sanırım  en üzüldüğüm nokta oldu. Hani kısa saç kullanan bir kadın olsam belki alışmak kolay olabilir ama yıllardır belime kadar olan saçlarımın olduğu gibi gidecek olması gerçekten beni çok üzdü. Ancak bu çok küçük bir detay aslında, sonuçta can bu, saç geri gelir uzar tedavi olamadıktan sonra saçı ne yapayım, bir de böyle düşünmek lazım. Nitekim bu düşünceyi kafama iyice yerleştirmeye çalıştım. İlk seansa eşimle gittik. Şansımıza tam kürü alacağım saatte o katta bir hasta vefat etti!.. Moralimiz yerlere düştü, ancak yine de toparlandık, girdik odaya. Hemşire geldi ve bize ilaçlarla ilgili genel bilgi verdi, kaç saat sürer, nasıl etkiler olur filan güzelce anlattı. Sonra damar yolunu açtı, ayaklarımı uzatmış halde koltukta kemoterapi seansı başladı. Öyle tedirgindim ki her an mide bulantısı başlayabilir, halsizleşebilirim diye tetikte bekledim. Ama hiçbir şey olmadı. İlacı alırken sadece boğazımda hafif yanma, burnumda biber gazı koklamış gibi bir etki oldu. Bu alerjik bir etkiymiş, nefes darlığı gibi birşey olmadığı için alerji iğnesi vurmadılar. İlaç bitene kadar herşey normaldi. Sadece damar yolundan dışarı biraz ilaç çıktı kolumun üstünde hafif şişlik oldu, bu şanssızlık dışında seans sırasında birşey yaşamadım. İğnenin oynanmaması için kolunuzu olabildiğince az hareket ettirmeniz gerekiyor, bunu da yaşayarak öğrenmiş oldum. İlk gün böyle geçti. Benim için zor olan kısım iki, üç ve dördüncü gün oldu. Mide bulantısı, hazımsızlık ve halsizlik oldu. Koku hassasiyeti yaşadım, ilk gün yediğim brokoliden midem bulandı bir daha aylarca yiyemedim mesela. Beşinci günden itibaren hissedilir bir şekilde kendime gelmeye başladım. Enerjim eski haline dönmeye başladı. Bir hafta sonrasında ise ufak tefek halsizlikler dışında çok daha iyiydim. Yani hiç kemoterapi almamış gibi sayılabilirdim. Kolumda damardan dışarı taşan ilaç alerji yaptı ve dermatoloğa gitmek durumunda kaldım. Merhemler verdi ve damarlara ultrasonla bakılmasını istedi. Damarda tahribat veya pıhtı var mı diye bakılmalı dendi. Ancak bir şey çıkmadı.

 İlk seans kemoterapi korktuğum kadar sancılı dayanılmaz bir süreç olmadı. Belki kalanlar daha iyi geçecektir diye kendi kendime moral veriyordum. Ama ancak artık o bilinmezlik bitti hiç değilse yaşanacakları biliyorum, gardımı aldım diye düşünüyordum. Nitekim her şey gibi kemoterapinin de bir sonu vardı. Başladı, ikinci, üçüncü derken son seans geldi. Tedavinin en korktuğum kısmı da öyle ya da böyle bitti. İlk gün hafif halsizlik dışında bir şey hissetmiyor, ikinci günden itibaren bulantı, koku hassasiyeti, halsizlik durumunu yoğun yaşıyordum. Dört gün sonra ise eski halime (koku hariç) yavaş yavaş geri dönüyordum.

Ve saçlarım... evet hepsi gitti... İlk seanstan tam on beş gün sonra banyoda yoğun bir dökülme farkettim, daha fazla beklemeden ertesi sabah saçımı kısacık kestik. Tabii ki çok üzüldüm, çok ağladım, ama bu aslında işin öyle küçük bir kısmıydı ki, neden beni bu kadar etkiledi bilmiyorum. Dökülme başlar başlamaz kesme işini halletmek en doğrusu. Daha sonrasında saçlar bloklar halinde elinize geliyor, en güzeli saçı sıfıra vurmak. Çünkü zaten dökülüyor. Ama döküldüğü gibi de yeniden uzuyor. Kemoterapi seansı bittikten iki üç hafta sonra da minik minik çıkmaya başlıyor. Daha gür ve daha kıvırcık olarak :) En son kaş ve kirpiklerim gitti benim. Kemoterapi bitmiş, üstünden bir hafta filan geçmişti ki kaşlarım son hız dökülmeye başladı, kirpiklerde arkasından. Kaşımı kalemle boyadım, gözlerime de kalem çektim filan o şekilde çok belli olmadı. Hatta beni instagramdan takip edenlerin çoğu anlamadı bile. Ama ben anlıyordum, kendimde olan biteni büyütüyor, bambaşka bir insana dönüştüğümü düşünüyordum. Tüm kemoterapi süreci boyunca ne yazık ki dört kilo aldım. Doktorun bana ilk dediği şey kilo almamamdı. Ama aldım, çok yemediğim halde ilaçların etkisiyle ödem oldu ve bu da kiloya dönüştü. Neyse ki o da dıştan anormal bir fark yaratmadı bende. Tedavi sonrası aylar sonra bile ödemi tam atamamıştım gerçi.

Kemoterapi olacak birileri bu yazıyı okuyorsa onlara sesleniyorum; kemoterapiyi gözünüzde çok büyütmeyin. Sonuç olarak ilaç tedavisi, evet çok güçlü ilaçlar ve evet yan etkileri var ama hiçbiri dayanılmayacak, ya da size büyük acılar verecek şekilde değil. Seanslardan sonra bir kaç gün dinlenmeniz şart ama sonrasında normal hayatınıza devam edebilirsiniz. Ben üç yaşındaki kızımla eskisi gibi yaşamaya, gezmeye, hastalık psikolojisine girmemeye gayret ettim, faydasını gördüm. Her zaman bitecek, geçecek herşey eski düzenine girecek diye motive etmeye çalıştım kendimi. Bazı günler yorgunluk olacak, halsizlik olacak, saçlarınız dökülecek evet, ama dünyanın sonu değil, yine geliyor, gayet gür şekilde çıkıyor merak etmeyin. Sadece moralinizi yüksek tutun, kendinizi bırakmayın. Saçınız dökülmeden bir peruk alın, gerçek saçınıza yakın birşey bulabilirseniz benim gibi hiç belli olmuyor. Ben gerçek insan saçından bir peruk aldım, alıp eve gittiğim gün ne eşim ne annemler hiçbiri peruk olduğunu anlamadı. Eğer peruk tercih etmezseniz renk renk bandanalar var, onları kullanabilirsiniz, size kalmış. Ben bu süreçte kendime bakmayı ihmal etmedim. Makyajımı yaptım, giyindim, gezdim, kendimi kapatmamaya çalıştım. Moralimin çok düştüğü ya da elimi kolumu kaldıramadığım günler de oldu, ailemin de desteğiyle o günleri aştım. Eşime sonsuz minnettarım, desteğini hiç unutamam. Annemin, babamın, kardeşimin yardımlarını hiç unutamam. Her zaman "geçecek" "bitecek" diye motive ettim kendimi. Geçti, bitti işte... Siz de iyi günlerin geleceğini düşünüp sağlam durun, bitecek...



4 yorum:

  1. canım cok cok gecmıs olsun iyi olmana sevindim cok güçlü bir kadınsın sevgiler tatlım

    YanıtlaSil
  2. cok gecmis olsun. Allah birdaha o gunleri yasatmasin bu arada ne rahatsizluginiz vardida kemiterapi gordunuz acaba?

    YanıtlaSil
  3. Ebru Hanım, senelerdir takipçinizim. Hastalık yaşadığınızı hiç anlamadım. Dikkatsiz biriyimdir genelde. Ama böyle bir durumu anlamamak için sizin de hastalığınızı çok iyi yönetmiş olmanız lazım. Nasıl güzel ve mutlu idare ettiniz bu süreci maşallah size. Enerjiniz her zaman yüksekti. İnşallah her zaman böyle devam edersiniz. Ailenizle bol başarılı ve sağlıklı günler diliyorum...

    YanıtlaSil
  4. Canım çok geçmiş olsun. Allah tekrarını yaşatmasın. Sen çok güçlüsün tebrik ediyorum seni. Hepimizin başına gelebilecek birşey. Sağlık en önemli şey...

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı benimle paylaşmak ister misiniz?

Blogger tarafından desteklenmektedir.