Pamukkale

Yıllar önce annemlerle Pamukkale'ye ilk gidişimizde bembeyaz travertenleri görünce çok şaşırmıştım. Öyle beyaz öyle güzel görünüyorlardı ki gözlerimiz kamaşmıştı. Travertenlerin üstündeki gölcükler turkuaz rengindeydi, ve bazı yerlerde şelale gibi sular çağlıyor, aşağı doğru dökülüyordu. Çocukluğun verdiği saflıkla hayallere dalmış gitmiştim travertenlerde çıplak ayakla gezerken. Yine o beyaz hayallere dalmak ve bu sefer Öykütoş'u travertenlerde gezdirmek için tuttuk Pamukkale yolunu...

Yıllar sonra tekrar geldiğim Pamukkale'yi bıraktığım gibi bulamayınca biraz üzüldüm. Etrafı çok güzel düzenlemişler, yeşillikler, yürüyüş yolları yapmışlar, palmiyeler dikmişlerdi. Ancak travertenler eskisi kadar beyaz değildi, gölcükler ve sular daha az gibiydi. Ya iyi koruyamamıştık ya da zamanla bu hale gelmişti bilemiyorum. Oysa ki dünyada eşi benzeri olmayan bu doğa harikasına gözümüz gibi bakmamız gerekiyordu. Unesco nun Dünya miras listesinde olan bu doğa mucizesi sadece ülkemizin değil tüm dünya milletlerinin ortak emaneti, çok iyi korunması gerekiyor. Yurt dışında bir yere gittiğinizde aynı yerde otuz yıl önce çekilen fotoğrafta da mekanın aynı bugün gibi olduğunu görüyorsunuz. Tarihi eserlere gözü gibi bakıyorlar, tek çivi çakılmıyor, doğal ve kültürel miraslarına inanılmaz sahip çıkıyorlar. Burası belki yıllar içinde doğal yoldan değişime uğradı bilemiyorum ancak elimizdeki güzelliklere gerektiği kadar sahip çıktığımız konusunda emin değilim. İnşallah bundan sonra farklı olur, ne diyeyim...


Biz gittiğimizde çok kalabalıktı. bir sürü tur otobüsü vardı turistler bu şahane doğal güzelliği görmek için kim bilir nerelerden gelmişti. Bir yandan bunları düşünürken bir yandan da bir selfie çekebilmek için ayakkabısıyla yasak kısımlara giren vatandaşları gördük. Acaip sinirlendik. Bu nasıl bir cahillik diye düşündük düşündük ama anlayamadık. 



Pamukkale, travertenlerin göz alıcı güzelliği yanında Hierapolis antik kenti de kapsıyor. Buradaki tarihi kalıntılar çok etkileyici. Ancak Öykü'nün sulardan çıkmak istemeyip ağlamaya başlamasıyla foto çekimleri sekteye uğradı. Oraları çekemedim. Fotoda görüldüğü üzre biz mutlu mesut poz verirken o sulara giricem diye yırtınıyor :) yazık yaa :)


Pamukkale'ye gittiğinizde çamların arasındaki cafede dondurma yemeyi ihmal etmeyin, tavsiyemdir. Özellikle böğürtlenli olana bayıldık.


Bu arada giriş ücreti 35 Tl, öğrenci&öğretmen 20 Tl, İş bankası kredi kartınız varsa bedava, müze kartla bedava. Bundan kaç yıl sonra Pamukkale ye tekrar giderim bilemiyorum ama tek isteğim bir daha ki sefere aynı şekilde bulmak...


Facebook Sayfam: Ebrushka Blog

İnstagram Hesabım: eebrubayrak 


8 yorum:

  1. Evet tarihi mirasları korumak konusunda haklısın canım kendimizi biraz daha geliştirmek şart! Çok güzel bir yer güzel bir yazı olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Ümrancım, beğendiğine sevindim :) gelişme konusu biraz ümitsiz ama ne yapalım...

      Sil
  2. O ayakkabıyla girenler var olduğu sürece Pamukkale beyazlığını korumak çok zor:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunlara diyecek çok lafım var da ayıp olur! O kadar sinirleniyorum ki...

      Sil
  3. Yıllar önce gitmiştim Pamukkale' ye. Suları ve beyazlığı azalmıştı. Resimlerde daha iyi görünüyor. Ayakkabıyla giren adama da ben de ayıp şeyler söylemek istiyorum.

    YanıtlaSil
  4. harika bir yer eskiden gitmiştim bir daha gitmek istiyorum tabi..

    YanıtlaSil
  5. geçerken uğradığım ama gezemediğim aklımın kaldığı yer pamukkale çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  6. Ben de aynı hissi bu yıl manavgat şelalesine gittiğimde hissetmiş ve çok sinirlenmiştim.. Örneğin İtalya'da bir esere restorasyon yapmak için 3 yıl plan,program çalışılıyor ama bizde Sümela'ya kaçak kat çıkılıyor.Kimsenin ruhu duymuyor..Çok garip olaylar oluyor. Eğitim ve kafa yapısı değişmediği sürece güzelliklerimizi kaybetmeye mahkumuz ne yazık ki..Güzel yazınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı benimle paylaşmak ister misiniz?

Blogger tarafından desteklenmektedir.